bugün
yenile
    1. 33
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Küçükken kendimi çok değersiz hissederdim büyüdüm en küçük şeyde hala öyle hissediyorum. Aşamıyorum bunu sanki hiçbir şeye değmezmişim gibi sanki bana yapılan her şey bana fazlaymış gibi. Aşağılık kompleksiyle büyümüş insanlar anlar ne demek istediğimi. Kendini ifade edemeyen, susturulmuş, düştüğünde ağlamasına bile izin verilmeyen çocuklar anlar. Kaç yaşına geldim hala dara düşüp çıkmaza girince sinir krizleri ağlama nöbetleri geçiyorum bu da beni sadece haklıyken haksız konuma düşürüyor. Neyse…
      1Kral bulursan paslasana psikoloğu - atiyorum 28.12.2020 22:36:17 |#4066729
      1Kırmızı Oda - kilidivurunardimdan 28.12.2020 22:37:11 |#4066730
      0eyv knk :)))) - atiyorum 28.12.2020 22:38:05 |#4066732
      butun yorumlari goster (6)
    2. 7
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Şehir dışında olduğum için dedemin vefatını tam 3 ay saklamışlardı.dedemin vefatından 40 gün sonra da annem doğum yapmış dedemin ismini falan vermişti.neyse geldim anneme mutlu mutlu soruyorum böyle dedem ismini koyduğunu görünce nasıl sevinmiştir falan diye bozuntuya vermiyor.aksam ananemgile gidelim dedemi ananemi çok özledim diyorum yine bozuntuya vermiyor.ben oraya gittiğimde öğrendim vefat ettiğini.yerini boş görünce sordum öyle söylediler. En büyük travmam budur.o günden sonra her telefonumu acmadiklarinda birine bir şey oldu şüphesiyle yaşadım hep bir korkuyla gittim.
      1Ruhu şad mekanı cennet olur İnşallah - kadozum_ 28.12.2020 23:24:23 |#4066784
      1İnşallah - hcroztrk165 28.12.2020 23:24:58 |#4066785
    3. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Bağıra bağıra ağlayamamak. 20 yaşıma geldim hala hıçkıra hıçkıra doyasıya ağladığımı bimem. E çocuğun ağlamasına bile karışırsan işte böyle olur..
      0Yemin ediyorum bende. Aynen, aynı bu şekilde ve bu sebepten..... - rengarenkk 30.12.2020 00:53:37 |#4067763
    4. 7
      +
      -entiri.verilen_downvote
      2012 yılıydı. O zamanlar 14 yaşındayım. Apartman komşumuzun benim yaşımda bir kızı var. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyor. Çok yakınız. Arkadaşım kanser hastası olduğunu öğrendi. Ameliyatlar, platinler, kemoterapiler... Onun yanan damarlarını, yaralarını, dökülen saçlarını, kirpiklerini gördükçe ben de eriyordum. Yıllarca savaştı. Atlattı hastalığı. 5 yıl tekrar etmezse herhangi bir sıkıntı olmayacaktı. Bu yıl 5. yılı tamamlayacaktı. Yazın birlikte doktorlara gittim sıkıntı yoktu. Bugün bir telefon geldi. Tekrar bulmuş bu illet arkadaşımı. En büyük çocukluk travmam bu günden itibaren en yeni, en köklü travmam.
    5. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      8 9 yaşlarındayken, yani dünya çok daha güzel bir yerken, hıdırellez (nevruz) şenliklerine giderdik her bahar. Her yerde oyuncak satan, yemek yiyen ve eğlenen insanlar olurdu. Ben de çocuk olduğum için bi oyuncak almak istemiştim çok da ucuzdu ama babam almak istemedi. Küsmüştüm babama ve hiç gülmüyodum yemek yemek istemiyodum sürekli somurtuyodum, çocukluk işte .d "Yakınlarda bi türbe varmış oraya gidelim" dedi bizimkiler toplanıp gittik ormanın derinliklerinde bi yerdi ama ben onlarla beraber gezmek yerine gittim bi ağacın dibine oturdum somurtmaya devam.. babam daha fazla katlanamadı (hâlâ da katlanamaz) ve "yürüyün gidiyoruz ve vipcool burda kalıyo" başta inanmadım ama cidden herkes arabaya bindi, babam da bastı gaza.. o kadar korkmuştum ki arabanın arkasından çıkan tozlara karşı hüngür hüngür ağlayarak ne kadar koştuğumu hatırlamıyorum. En sonunda durup almışlardı beni.. Şimdiki aklım olsa asla hareket etmeden beni almalarını beklerdim ama olan oldu bi kere..
    6. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      günyüzü göremiyoruz ki bize her şey travma
    7. 5
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Küçükken en iyi arkadaşımı nasıl kaybettiğimin hikayesidir bu. 7-8 yaşlarında olmam lazım, sokakta oynarken beyaz bir tavşan gördüm çok güzeldi yanına gittim ve kucağıma aldım hiç kaçmadı çok enteresandı hemen aldım eve götürdüm ben de :D çocuk aklı evde besleyeceğim nasıl seviniyorum ama başta annem baya bir inat etti falan ama babam sayesinde ikna ettirdim. Balkonda besliyordum böyle buna pazardan havuç, lahana alıyorum. Pazarcı bir abi ile konuşmuştum adam bana kötü durumda olan lahana, marul, havuçları ayırıp veriyor. Okuldan öğle yemeğine geliyorum ilk onu besleyip sonra kendim yemek yiyorum, onunla konuşuyorum falan baya baya arkadaşım, dostum olmuştu. Resmen pamuk şeker gibi hayat yaşıyordum salt sevgi. Bu böyle bir süre gitti sonra bir gün okul çıkışı eve geldim hemen balkona gittim tabi, bir baktım tavşan yok. Nerde benim arkadaşım? Babam, annem falan geçiştirici cevaplar veriyorlar. Neyse beni bir süre sonra ikna ettiler. Aradan çok geçmeden ''hadi gel yemeğini ye" diye çağırdı babam hiç canım istemiyordu zaten zoraki gittim. Odaya bir girdim sofrada böyle fırında tavuk gibi bir şey var. Kitlendim kaldım neler olduğunu çözmeye çalışıyorum böyle. Olabilir miydi benim tavşanım mıydı o? Babam baya bir tavuk olduğunu diretti fakat başımdan aşağıya kaynar sular döküldü o tavuk değil bir tavşandı. Ağlamaktan bitap düşmüştüm hiç unutamıyorum o anı. Sonrasında ise daha korkuncu oldu babam aç aç durmamam gerektiğini söyleyip yemem için baskı yaptı. Yemedim tabii ki insan arkadaşını nasıl yiyebilir ki? Sonra ilerleyen zamanda öğrendim ki, babam aşçı bir arkadaşı var onunla muhabbet ederlerken benim tavşanın bahsi geçiyor, aşçı buna güzel bir fikir sunuyor tadı çok güzel olur getir falan... kanına giriyor ve böyle bir hadise yaşanıyor. üzerinden yılları yılı geçti hala içim gider aklıma geldikçe. İyi ki vardın küçük dostum, seni özlüyorum çok 🐰
    8. 1
      +
      -entiri.verilen_downvote
      bugün biraz bu konu hakkında düşündüm, rahmetli dedemi kanser hastalığının son evresindeyken fark etmiştik, onun son zamanlarına şahit olmak, acılarına şahit olmak insanı aşırı derecede fazla yıpratıyor. gördüğüm, duyduğum şeylerden çok fazla etkilenebilen bir yapım var. şimdi de ailemden birisini herhangi bir hastalıktan kaybetmek istemediğim için kendi sağlığım kadar onların sağlığına dikkat etmeye çalışıyorum, elimde olmadan "aman sakın hastalanmasın" diye düşünmekten kafayı yiyeceğim her geçen gün, keşke bu kadar etkilenen birisi olmayıp "her şey olacağına varır" diyebilen birisi olarak yaşasaydım, geceleri yatmadan önce ailemin sağlığını düşünmekten ve başlarına bir şeyin gelmesinden korkarak uyuyamamak rahatsızlık verici ve gerçekten berbat bir şey
    9. 3
      +
      -entiri.verilen_downvote
      kaçırılmıştım aw
      2neğ nasıl - karakekiiik 19.09.2023 05:39:21 |#4609296
      1dm den dönüş yapılmıştır.d - cokomelli 20.09.2023 22:56:04 |#4610332
      1neeeeee - gunes gibi 20.09.2023 23:44:31 |#4610373
      butun yorumlari goster (8)
    10. 2
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Taciz edildigim olaydi. Ama bu olay farklı yaşlarımda da başıma gelmişti. Bu son yaşadığım daha travmatikti. Yeni taşınmıştım, o sıralar İstanbul'da kalmayı planlıyordum. Planladigim gibi gitmemişti ama. Gelir gelmez iğrenç bir olayla karşılaştım... belki de İstanbul'u sevmememin sebeplerinden birisi de budur. Bir arkadaşımin vasıtasıyla ise girdim. Şişli'de bir mekandi. Çok güzel bir işletmeydi. Sabah mesaisi için anlaşmıştık çünkü evim çalıştığım kafeye çok uzaktı. Bir metrobüs ve bir otobüs günde 4 kez ulaşım araçlari kullanıyordum. Neyse işe alınmıştım, ilk günum de çok güzel geçti. İşi çabuk öğrenmiştim -he bu arada ilk defa da barista işini yapiyordum- eve dönerken metroda bir adamın sürekli bana baktığını hissediyordum. Hani kafanız o kişiye dönük olmaz ama yandan size olan bakışını hissedersiniz ya aynı öyleydi. Benden önce indi o sıra rahat rahat bakabildim. İndiği zamanda baktığına daha da emin oldum. Akşam 18:00'da işten çıktım tabi eve gidene kadar saat 20:00 olmuştu. Bir baktım karşımda o adam duruyor. Hem de evimin önünde... megersem karşı binamda oturuyormuş yaninda iki tane çocuğu vardı. Belliydi cocuklari olduğu, oğlum-kizim diye oynatiyordu onlari. O kadar korktum ki, ne yapacağımı bilemedim hiç ona bakmadan hizli hızlı geçtim önünden. Arkama dönüp nereye gittiğime bakıyor mu, beni takip eder mi diye kontrol etmek istedim. Uzaktan bana baş parmağını kaldırıp bir şeyler söyledi... eve girdim kapıyı kilitledim. Camların perdelerini çektim sabahı zor ettim. O pisliğin karşı binamda oturdugunu öğrenmek bile yetti korkmama. Sabah oldu kalktım, hazırlandım evden çıkacaktım arabasıyla kapının önünde bekliyordu. Ciktim, hiç ona bakmadan yurumeye devam ettim. Ben nereye gidiyorsam peşimden sürdü. En sonunda durdum, o da kenara çekip durdu arabanın içinde bir seylerle uğraşıyormus gibi yaptı. Yanına gittim camını açtı "sen beni mi takip ediyorsun ?" Diye sordum. Sanki hiç öyle bir şey yokmuş gibi bana "yoo ben burda oturuyorum zaten" diye cevap verdi. Bağırmaya başladım, sinirlendi ve bana "bağırıp da milleti başıma toplamaya çalışma, s*****m yoksa seni şimdi burda" dedi o sıra arkamda bir adam vardı yardım istedim, hiç oralikli bile olmadı. Neyse ki kaçtı gitti sonra ben tepki gosterdigimde. Bu adam beni böyle 1,5 hafta boyunca takip etmişti... Hayatımın en zor günlerini yaşıyordum. Hiç bilmediğim bir şehir, yalnız kaldigim ve mücadele vermeye çalıştığım bir şehir. Ara ara dışarı çıktığımda sürekli arkama bakıp kendimi kollama gereği hissediyorum.
    11. 0
      +
      -entiri.verilen_downvote
      Şu an çok şükür benim bildiğim bir travmam yok fakat ben 6 yaşındayken en küçük kardeşim daha minicik bir bebiş olduğu zamanlarda annemin halası(rahmetli) ve eşi sürekli evimize gelip 'kardeşini götürücez artık bizim çocuğumuz olcak' diyip duruyolardı bana. Ben de onlar her geldiğinde kardeşimin başında bekiyodum götürmesinler diye ödüm kopuyodu çünkü. Sürekli ağlatıyolardı beni bugün götürmedik ama sen okuldayken gelip götürcez diyolardı. Bu sebepten midir yoksa en küçük oluşundan kaynaklı mıdır bilmem ama ona pek bi düşkünüm zaten. Hiç kıyamam ağlamasını istemem ne isterse elimden geldiğince yapmaya çalışırım korurum kollarım. Yani zaten bi ablanın yapmaso gerekenler bunlar da diğerlerinden daha çok yaparım. (bkz: abla olmak)